Kayıtlar

Yeme- İçme Adabı - İmam Gazâli

        İmam Gazâli… Hakkında eserler kaleme alınmış, çeşitli alanlarda kitaplar telif etmiş, tarihimizde önemli bir yere sahip olan büyük İslam âlimi. Biyografisini uzun uzadıya vermeyip kendisini kısaca tanıtmaya çalıştıktan sonra asıl konumuz olan  Yeme- İçme Adabı  adlı kitap üzerinde konuşmaya başlayabiliriz. Yemek yemek, beslenmek ve vücudumuzun ihtiyacı olan gıdaları almak, nedenlerin en küçüğüyle ifade edecek olursak hayatta kalmak için şart. Ancak yeme- içme gibi bedeni güçlendiren faaliyetler yalnızca yaşamın devamlılığı için mi yapılır? Gelin, kitaptaki şu sözlere kulak verelim:       ’’ Allah Teâlâ’ya ulaşmaya ilim ve amelden başka bir yol yoktur. İlim ve amelde devamlılığı sağlamak ise, ancak bedenin sıhhat ve selâmetine bağlıdır. Bedenin selâmeti ise, ancak gıdalarla mümkün olur…’’ İmam Gazâli’nin de dediği gibi beden sıhhati, ilim taliplerinin bilhassa üzerinde durması gereken konulardan bir tanesidir.  ...

Umarsız Güneş

Güneş göklerin arkasında bir yerden Yağmurun altından gizleyerek kendini Bulutların ardından birden vererek dünyaya rengini Seni, beni, bizi toplamaya çalışır gibi Hayatın hengâmesinden çekip alırcasına Gidip de gelmeyip uzak diyarlardan  Unutulmaz masallardan Karından kışından arta kalmayan hülyalarla süsleyip de etrafı Doğuyor, hiç umarsız Hiç sedasız, hiç amansız Nesibe Sude ÜNAL

Berhayat- Mustafa Akar

       ‘‘ Sanat, toplum için mi yoksa sanat, sanat için mi? ’’ sorusu geçmişten günümüze edebiyatla ilgilenen insanları meşgul etmiştir. Elbette bu soruların açılımları ve tarafların izahları şu an bizim meselemiz değil ancak konunun derinliğine vakıf olmak isteyenler, ilgili sorular hakkında araştırma yapmak üzere bunları bir kenara not alabilirler.       Hangi Taraf Ağır Basmakta?       Şimdi gelelim asıl konumuza: Mustafa Akar’ın Berhayat adlı şiir kitabında hangi taraf ağır basmaktadır? Bilinir ki şiir, her zaman herkes tarafından aynı ve net anlamların çıkarıldığı, objektifliğin baskın olduğu bir tür değildir. Dolayısıyla biz kitaba dair bazı yorumlar yapacak olsak da bunların kesin olarak doğru olduğunu ifade etmiyor, en nihayetinde yazar neyi murat ettiyse onun kabulümüz olduğunu söylüyoruz. Yine de herhangi bir eserin yazardan çıktıktan sonra okura ait olduğunu ve artık okur ne anlarsa o anlama geldiğini ...

Kalbin Arka Odası- Ayşegül Genç

          Her birimizin tek ve nadide olduğu bir gerçek. İnsanların ayrı ayrı özellik, kabiliyet ve yetenekleri var. Kimimiz bunların farkında ve geliştirmeye meyyal, kimimiz hayatın ona getirdiklerini yaşayıp gitmenin peşinde. Bu kabiliyetlerin keşfi için ne yapmalı insan?        ‘‘Bir boşluğu dolduracak hasleti bulmak ve diğer insanlardan seni ayıran yönü parlatmak için kendine dışarıdan bakmak zorundasın.’’ der Ayşegül Genç, Kalbin Arka Odası adlı romanında. Kendine dışarıdan bakmak, hayatta çoğu kere ıskaladığımız bir şey. Oysa ne kadar çok şey katar insana durup düşünmek, izlemek, hayal etmek. Kendinin ve yapabileceklerinin farkına varmak. Ne istediğini bilmek. Önemlidir neyi istediğin ile neyi istemediğinin ayırdına varabilmek. Söz gelimi bazılarımız net, açık, sözünü doğrudan, dolandırmadan anlatan kitapları severken diğerleri biraz edebiyatın dehlizlerinde kaybolmayı, denizlerine dalmayı, oralardaki inci mercanları kendisi...

Olduğun

Damladan ne olur deme Denizler ondan olduğun bilmez misin Bir dikenden ne olur deme Ölümün ondan olduğun bilmez misin  Bir kitaptır, ne olur deme Bir hayatın ondan değiştiğin bilmez misin Bir kelimedir deme Bir sevincin ondan neşet ettiğin bilmez misin Bilmez misin, cümle âlem bilir de  Sen niye geldin, nere gidersin bilmez misin   Nesibe Sude ÜNAL

Makta'

Kaybolmakta, yitip gitmekte bazı şeyler... Suyun denizde, alevin ateşte kaybolduğu gibi... Gülün baharda, damlanın bulutta yeşerdiği gibi...  Yitip gitmekte soluk, nefes verilip bir daha alınmamakta...  Geri gelmekte, gitmekte, bazen yanında, bazen çok uzakta...  Bazen kalbinde bir yerde, bazen ummanda, denizde, ırakta...  Çoğu kez aramadığın yerlerde aradıkların...  Huzurda saklı rüyalar, bahçede gömülü yalılar, saraylara uzanan hülyalara bel bağlama...  Burası dünya! Yalanın tam ortası...  Burası oyun, burası hayal, burası ancak bir rüya! Nesibe Sude ÜNAL 

Yıldız Saati

      Loş bir ışığın altında, ahşap bir masanın üzerinde bir-iki kitap derginin arasından kendine yer bulan cümleler çıkıyor ortaya. Dışarıda gecenin sessizlik ve sükûneti, içeride o sessizliğin huzuru ve gönül hoşnutluğu. Yıldızların, henüz birilerinin gözüyle buluşmadığı saatler... Zaten çok azımız gökyüzüne bakacak cesaret ve zamanı bulabiliyor şimdilerde. Gecenin kaçı olduğu önemli değil veya bu yazının nerede yazıldığı da… Yalnızca şu birkaç cümleyi itina ile şuraya yerleştirmek istiyorum, buyurun:     Birileri bir yerlerde güzel işler yapıyor. O güzel işlerin görünmeyen taraflarında yer alıyor. Birileri otobüse binerken zorlanan bir yaşlıya yardım ediyor, el uzatıyor. Birileri gönül alıyor, gönüllere dokunuyor, insanların hayatlarını değiştiriyor. O birileri belki de bilmiyorlar onları sessizce, kenarda köşede izleyen insanların olduğunu. O insanların bu güzel işleri örnek aldığını...      Kâl dilinden çok hâl dilinin önemsendiği şu günle...