Kayıtlar

Temmuz, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Evvel Dünya

Böyle böyle gideceğiz işte buralardan Ayrılacağız dünyadan bir bir Sen aynada gördüğün Ben hayata baktığım kadarken  Havada bulut, yerde yağmur varken Arı kozasından, bal peteğinden henüz çıkmamış/çıkarılmamışken Bir gemi ıslığıyla Bir mendil uçasıyla Uğurlanacağız evvel dünyadan  Sen aynadaki yüzünü Bense hayata baktığımda gördüğümü hatırlamazken Unutulacağız                                  Şöyle bir şiir düşmüştü gönlüme geçenlerde. Bir arkadaşımın çektiği bir fotoğraf, şiiri daha da görünür kıldığında paylaşmanın da vakti geldi dedik. Hayat yolculuklarını tamamlayan şairlerin tek karede toplandığı bir fotoğraftı. Ölümün soğuk ruhu, yaşamın canlılığında tekrar tekrar hatırlatsın diye kendini bize...   Nesibe Sude ÜNAL

Yol Uzun

          Yol uzun, yol kısa, yol beyaz, yol siyah. Yol mavi olsun mesela. Yol meçhul olsun. Yolu belirleyen bizim adımlarımız, adımlarımızı atarken kalbimizde taşıdığımız niyetlerimiz değil mi? Öyleyse yol sadece zahir, bize bâtın lazım değil mi? Sorgulanacağımız, hesaba çekileceğimiz yerin her zaman için yol değil de kalbimiz olduğunu söylesem… Yabancı gelir mi size? Yoksa tanıdık biri gibi ama çıkaramaz mısınız yine de? Bilin ki her şey niyetlere göre şekilleniyor! Bir masayı hazırlarken, bir yeri düzenlerken, bir şeyler karalarken veya bir fotoğraf çekerken kalbinize özenle yerleştirdiğiniz niyetleriniz, işin seyrini değiştirebilir. Hesap günü geldiğinde hiç beklemediğiniz yerlerden mükâfatlandırılabilirsiniz. İnanın gündelik işlerde ıskaladığımız çokça niyet var. Bakış açımızı biraz olsun değiştirip farklı bir yönden bakabildiğimizde ve niyetlerimizi aldığımızda her şeyin fazlasıyla değişeceğinin garantisini veriyorum. Şimdi onların farkına varma zamanı!...

Her Yeni Gün

        Her yeni gün bir umut, bir güzellik, bir sekinet indirsin diye yeryüzüne, güneş nazlı bir şekilde, aheste aheste mavi perdeyi gökyüzünden çekip bir ışık, bir sevda, bir sevinç olarak doğuyordu dünyaya.          Sonra kuş cıvıltıları sarıyordu etrafı. Güneşin ilk ışıkları camlara, sokağa, kedilere, yemyeşil ağaçlara vuruyordu. Hafif ve güzel bir koku yayılıyordu kuşluk vakti. Hava temiz, berrak. Yeni günün heyecanı kapısını çalan herkesi merakla bekliyordu. İnsanların yüzlerinde gün aydınlığı tebessümler beliriyordu. Mutluluk dağıtıyordu sabah serinliği. Sonra bir adam dışarı çıkıyor, yemyeşil çayırlara bir seccade seriyor, kuşluk namazına duruyordu.          Bir el kalkıyor, bir fısıltı duyuluyor, bir baş secdeye gidiyordu.                                                      ...

Yağmur Ertesi

 Yağmur muydu eteklerime takılan bir bahar akşamı.. Toprak kokusu muydu genzime dolan.. Bana bakan bir mezar çiçeği miydi.. Issızlığın ortasından.. Salınan, ebede uzanan yarınlardan.. Rüzgârda savrulan engin karanlıklardan.. Toprak kokusu muydu bana bakan.. Bir çiçek mi, mezar mı, yeşil yapraktan.. Sarıdan, kırmızıdan göğe uzanan.. Nesibe Sude ÜNAL

Cân Diyârı

             Bilinmeyen hikayelerin kulaktan kulağa fısıltılarıyla örülen bir dünyadan bahsedebilirdik bugün. Ya da havadan sudan, kuş cıvıltılarından… Ancak daha önemli bir işimizin olduğunu söylemekten geri duramayacağım sayın okur! Burada yersiz gülmelerin, hüznün sarıp sarmaladığı acı hikayelerin biteviye duygusallığından söz etmeyeceğiz. Ancak iki kelam edip gerisin geri kabuğuma çekilmektir niyetim. Şimdi, olanları, olacakları ve nadiren görülüp çoğu kere tahayyül edilenleri konuşalım. Mesela elinde büyükçe bir kovayla kuyuya doğru yürüyen şu yaşlı amca gibi… Görünüşe göre buralarda bizim alışageldiğimiz musluklara, Anadolu’da yer yer görülen, genellikle evlerin çatılarına yerleştirilen su depolarına rastlanmıyor. Havadaki hafif duman kokusuna, manzaramıza hâkim sarı renk tonuna ve yaşlı amcanın giydiği kırkyama kıyafetlere bakılacak olursa bulunduğumuz bölgenin biraz eski dönemlere ait ancak çağları aşmaya aday bir köy yeri olduğunu ...